Mesane Kanserinde Ultrason Yöntemi Tek Başına Yeterli Olmayabilir
Prof. Dr. Sinan Ekici, mesane kanserinde erken tanının çok önemli olduğunu söyledi.
Günümüzde her 26 erkekten birinde görülebilen ve prostat kanserinden sonra 2’inci sırada yer alan mesane kanserinin, idrar yollarında en sık görülen kanserlerden biri olduğunu söyleyen . Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sinan Ekici, sigara kullanımının büyük ölçüde etkili olduğu ve toplumda yeterince bilgi sahibi olunmadığı için “Benim bir şikayetim yok ki neden sistoskopi yaptırayım, ultrasonografi sonucu da normal” düşüncesi nüks etmiş mesane tümörünün tanısında geç kalmanın en sık nedeni olabildiğini söyleyerek, “Erken tanı ile birlikte doğru tedavinin büyük önem taşıyor” dedi.
“İLK 3 AYDA ORTAYA ÇIKAN BULGULAR ÖNEMLİ BİLGİLER VERİYOR”
Kasa geçmemiş mesane kanserinin doğal gidişinin tam olarak bilinmediğini vurgulayan Ekici, “Mesane tümörü çok sık tekrar etmekle birlikte büyük oranda ilerleme potansiyeline sahiptir. Bu riskte en önemli faktör ilk alınan tümörün derecesi ve evresidir. Başarılı ve prensiplere uygun olarak mesaneden alınan tümörün evresi ve derecesi belirlendikten sonra, takip edilmesi çok önemlidir. Aksi halde tümör nüksü gözden kaçabilir. Hastanın hiçbir şikayeti olmadan tümör büyüyebilir. Bu nedenle takip programında prensip, mutlaka 3 ay sonra sistoskopi ile mesane içerisine girilip bakılmasıdır. 3’üncü ayda yapılan sistoskopideki bulgular tümörün nüks etme ve ilerleme riski hakkında çok önemli bilgiler verir.” ifadelerini kullandı.
“İDRARDA GÖRÜLEN KANAMALAR”
Mesane kanserinin yaklaşık yüzde 85’inde görülen ilk bulgu idrarda ağrısız kanama olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sinan Ekici, kanamanın her zaman, aralıklı veya ara ara görüldüğünü, hastanın gözle görülen kanaması olmasa dahi idrar tahlilinde mikroskopik düzeyde kanama tespit edilebileceğini bildirdi. Mesanenin hassasiyeti, sık idrara çıkma, sıkışma ve idrar yaparken yanmadan oluşan şikayetler bütünü ise ikinci en sık görülen başvuru şekli olduğunu kaydetti.
Mesane tümörü şüphesi, hastanın şikayetleri üzerine yapılan ultrasonografi sonucunda oluşabileceğini belirten Ekici, “Tomografi yöntemi ise hastalığın tanısında oldukça önem taşır. Mesane tümörü tanısı, sistoskopi yapılarak görülen tümörün alınarak, yapılan patolojik incelemesi sonucu netleşebilmektedir. Ayrıca orta ve yüksek riskli hastalarda mutlaka mesane dışında da böbrek ve idrar kanalında tümör nüksü olup olmadığı araştırılmalıdır. Bu hastaların takibine tümör nüksü görülemese dahi mutlaka devam edilmelidir” şeklinde konuştu.
Yapılan birçok çalışma sonucunda mesane tümörünün takibinde henüz sistoskopinin yerini alabilecek bir yöntem veya test geliştirilemediğini vurgulayan Ekici sözlerini şöyle tamamladı: “Bu noktada üzerine basa basa ifade etmek gerekir ki, mesane tümörü tanısı konulduktan sonra hastanın takiplerinde ultrasonografinin yeri yoktur ve asla ultrasonografinin sonucuna güvenerek sistoskopi yaptırmaktan kaçınmamalıdır. Çünkü, yeni oluşan nüks tümör önemli bir boyuta gelmeden ultrasonografi ile görüntülenemez ve kolaylıkla gözden kaçabilir”.